Eylül bütün hüznü ile gelip çöktü. Fazıl ise dostluğuyla sıcaklığıyla ziyaret etti… Ani gelen soğukla vurgun yemiş ağaçların altında oturduk. Birden bire efelenmiş denizin çalkantısını izledik. Khuako da bizimleydi. Küsmüş, canı yanmış bir çocuk gibi baktı yüzümüze. Kırdığım yerden kaynatmam için uzattı kolunu. Kolumuzu kırana ‘al ve iyileştir onu!’ diyorsak o bizim dostumuzdur. ne çok konuştuk. dedi ki Fazıl, ‘asıl masal, masalı yazanın hayatı galiba…’ Bir gün ona bu masalı olduğu gibi anlatmaya karar verdim. ‘Bir varmış bir yokmuş’tan başlayıp, gökten üç elma düştü kısmına kadar… . . .
Eylül böyle… Kırıyor, sarıyor, dağıtıyor topluyor, bitiriyor başlatıyor. . . . Dün Fazıl bizimleydi, Eylül bütün hüznü ile gönlümüzdeydi.